Lolipop01 Admin
Mesaj Sayısı : 563 Nerden : **Gokyuzunden** İş/Hobiler : Ogrenci Lakap : Nese-Küpü Kayıt tarihi : 29/08/08
| Konu: İsimsiz bir yazı 3 C.tesi Eyl. 06, 2008 5:46 am | |
| Dünyanın en masum kurbanıydın sen. Habil’din, kardeşinin öldürdüğü. Kıyılıp içindeki canın alındığıydın. Bir can da ben aldım senden, affet. Bu bir günah çıkarma belki, belki anla diye… Dinle. Hep içinde taşıdın onu, yıllarca. Hep başkalarında aradın, hep uzaktan baktın. Önce Leyla vardı, anası. Belki Süveyda’n o doktorun neşteri alıp parçaladığında “Yüreğindeki Leyla’nın” oturduğu koltuğu, ölmüştü. Belki o neşter Leyla’nın rahmini parçalamıştı sana değmeden. Sonra sana değdi neşter, kıyıp aldı içindeki canı. Sonra kızın doğdu, asla saçlarını okşayamayacağın, asla göğsüne bastırıp süt kokusunu içine çekemeyeceğin… Hatırlıyor musun, sen anlatmıştın o gece. Ağlamıştın, ve ben ellerimi boşluğa uzatıp, yüreğimi asit gibi yakan o damlaları hayalimde silmiştim. O gece anlatmıştın, bir kız çocuğunun saçlarını okşadığın, yanakalrını sıktığın zaman ağladığını. İşte o anda Meryem oldum ben, rahmimde kızını taşıdım. Ona ana oldum sana yâr. Sakin durduğuma, teselli verdiğime bakma, o hezeyan gecelerinde ben de kanıyordum. O gecelerden ben doğmamış kızlarımı düşürüyordum ana rahmimden. Önce Leyla vardı, sonra Süveyda ve en son ben geldim. Bütün yasaklarımla, imkansızlıklarımla geldim, kabul ettin. Ütopyaydım önce, Leyla’nın suretiydim. İçim rahattı, yasaklarımın engellemesine aldırmadan yaşıyordum. Ne güzeldi ömrümden ve ömrğnden çaldığımız o birkaç ay. Önce dostum oldun, sonra canım, sonra cane’m. Ve şimdi, şimdi hiçbir şeyinim! Her şey ne kadar da güzeldi seninle. Şiirler okurdun bana, hikayeler anlatırdın. Ne çok şey öğrendik birbirimizden, ne çok şey kattık birbirimize. Hatırlar mısın sana “Gamzedeyim” şarkısının gam çeken anlamına gelen gam zede anlamına geldiğini söylediğimde “Şarkı güzel ama ben Gamze’deyim” demiştin. Keşke hep Gamze’de kalsaydın. Gam zede etmeseydim seni. Hani masa üstü süsleri olur, cam bir fanusun içinde bir ev, ters çevirince kar yağıyor gibi olur ya… İşte öyle bir fanusun içindeydi ikimizin dünyası. Sen görmezdin, sen uyurken ben imkansızlıklarımın ağırlığıyla çatlayan duvarlarımızı sıvardım, harcına gözyaşlarımı katarak. Sonra bir gün gücüm yetmedi, fanus kırıldı. Cam kırıkları en çok yüreğimize battı, kanattı. Ve sen gittin… Evet gittin, imkansızlıklarıma yenildin ve gittin. Oysa ne çok istemiştim savaşmanı. O uzak yerlerden gelip, atının terkisine atıp götürmeni ne çok istemiştim. Gözlerimi kapatıp seni izlediğim o gecelerde ben diye sarıldığın, saçlarım diye püsküllerini okşadığın o yastığın yerinde olmayı ne çok istemiştim. Gözlerim kapalıydı ama görürdüm ona nasıl aşkla baktığını. Sen bilmezdin, ben sende en çok o yastığı kıskandım. Ve sen gittin… Suçladın beni, kızdın. Kendini vitrinde görüp beğendiğim bir elbiseye benzettin. “Evet seviyorsun ama almaya cesaretin yok çünkü o elbise vitrinde güzel.” Dedin ve gittin. Hiç anlamadın, hiç dinlemedin. O elbiseyi almak için canımı verirdim ben, bilemedin. Bilmek istemedin. Ve gittin… Şimdi başka hayatlar yaşıyoruz. Uzaktasın ama biliyorum. Senin olmayan kızların başını okşayıp ağlıyorsun. Süveyda’n benimle, güvende. Demiştin ya “Annene benze olur mu kızım?” diye. Babası kim olursa olsun, kızın hep annesine benzeyecek!
alıntı
| |
|