Sıradan biri, belkide değil çünkü hayatına girmiş çoğu insanlar ona farklı
olduğunu söylemiş ama en azından o kendini sıradan görüyor. Ruhundaki
sevecenlik, yaşam sevinci belkide toplam 3 insan değerinde. Ya hayatındaki bütün
sellere inatla karşı koyuşuna ve tek başına bir şeyleri değiştirebileceğine
inanacak kadar idealist oluşuna ne demeli.
Onun zamanındaki çoğu kadınlar
gibi evlenmiş, hemde bugün çocuk sayılabilecek bir yaşta ve o yaşta bile eşini
büyütüp , eğitmesi gerektiğini anlayacak kadar da cesurmus bir zamanlar.
Çocukları var, toplumda saygın bir yeri, önemli konularda danışmanlığı aranılan
bir statüsü var üstelik. Eşi sevmiş onu, sevgi kapasitesinin elverdiğince ve
kadının becerilerini görmüş eşi, onurlanmış zaman zaman ama bazende kaldıramamış
kadının kendinden daha akıllı oluşunu. Yaralamış, kösteklemiş kadını, kendi bile
farkında olmadan.Kadın kızmamış, anlamış insani çünkü, özümüzde var bu demiş,
çocuğunun hatalarını görüpte anlayışla karşılayan bir ana gibi.
Ama zaman
zaman kale olmuş kadın, yırtıcı bir aslan olmuş onuru kırılmak istenince. Her
seferinde aynı sebeplerle af dilenince, hiç diretmemiş, kinlenmemiş hep açık
tutmuş yüreğini yeni sayfalara ve ödüllendirmiş eşini bir kadının olabileceği
kadar kadın olarak yada en kara sevdalının sevdası gibi ona sarılarak. Yaşamında
hiç bir zaman, tek düzeliğe yer vermemiş, sevmemiş zaten sıradanlığı, sanki
yörüngesindeki tüm insanları mutlu kılmak bir tek onun misyonuymuş gibi gönüllü
sarılmış bu misyona, tüm renkleri tattırmış sevdiklerine, karşılığı alınmayan
bir çabayla, depodan kullanılan bir enerjiyle hemde, ta ki ona raslayana
dek.
Hiç bilmediği, aşina olmadığı bu dünya, hem tiryaki edecek kadar güzel
hemde şimdiye kadar yaşadığı yalanı yüzüne vuracak kadar tehlikeli, bir o kadar
da korkutucu olmuş. Ve kadın o noktaya gelmişki, insana, niye yaşanması
gerektiğini kanıtlayan bu duygularla, bir zamanlar, bu tür çarklara girenleri
hararetle yerdiği tabuları arasında o kadar sıkışmışkı, mümkünatını aramış o
eski yalan dünyasının esirliğine girebilmek için. Anlamış o zaman, bunun dönüşü
olmayan bir kavşak olduğunu ve insanın gözlerini bir açtığı zaman bir daha
kapatamayacığını. Ciğerinin bir kenarında bir kaya parçasıyla yaşamayı yeğlemiş
onursuz yaşayacağına.
Her aldığı nefes daha bir ağır her verdiği ise sanki
tüm yaşam kaynağını alıp götürür gibi artık bu günlerde. Gene aynı misyonuyla,
yüzünde bir palyaçonun hiç ağlamayan makyajıyla sürdürmekte yaşamını. Bütün
organları gene işlevini sürdürmekte her şeye rağmen, yarı felç olmuş ruhunu
saymassak.