Bozulmuş gebelik
Anembriyonik gebelikle benzer bir durumdur. Sıklıkla
gebelik kesesinin düzensiz olarak izlendiği durumlarda bu tanı konur. Normalde
yusyuvarlak olması gereken gebelik kesesi düşükten hemen önceki dönemde düzensiz
hale gelebilir ve yine sıklıkla kesenin etrafında az miktarda kan birikimi olur.
Bozulmuş gebelik ifadesi genellikle bu durumu tarif etmek için kullanılır. Tanı
konduktan sonra tıbbi tahliye ile gebeliğe son verilir.
Missed abortion
(missed abortus da denir)
Embriyo öldükten belli bir süre sonra anne
adayının kanına bazı maddeler geçmeye başlar ve kısa süre içinde gebelik
hormonları da azalmaya başlar. Takiben gebelik belirtileri giderek azalır.
Döllenen yumurta hücresinin üretilmiş olduğu yumurtalıkta, ovulasyondan hemen
sonra çatlamanın oluştuğu bölgede ortaya çıkan ve gebeliğe erken dönemde
progesteron desteği veren corpus luteum (korpus luteum okunur) yapısı da çöker.
Buna bağlı olarak hormon desteğini yitiren gebelik, uterus kasılmalarıyla
kendini dışarıya atma işlemlerine başlar. Bu işlemler genellikle embriyo
öldükten sonraki birkaç gün içinde başlar ve bir haftanın sonunda ağrı ve
kanamayla gebelik ürünleri dışarı atılır. Embriyonun ölmesinin üzerinden 2 hafta
geçmiş olmasına rağmen düşük eyleminin başlamamasına missed abortus ("beklenen
ama gerçekleşmeyen" düşük) adı verilir. Bu tanı giderek azalmaktadır, zira
günümüzde embriyonun ölü olduğu farkedildiğinde kısa zamanda tıbbi tahliye
önerilir. Bu tanı en sık ultrasonda son adet tarihine göre olması gereken
embriyo gelişiminin en az iki hafta geri kaldığı ölmüş embriyo (12. haftadan
sonra fetus denmelidir) görüldüğünde konur. Tedavi yine gerekli ön tetkikler
sonrası tıbbi tahliyedir.
IUMF: Inutero mort fetalis (=fetusun
ölmesi)
Fetusun herhangi bir nedene bağlı olarak öldüğünün gözlenmesi
durumunda bu tanı konur. Ölüm gerçekleştikten sonra anne adayının kanına geçen
bazı maddelerin etkisiyle ve hormonların azalmasıyla sıklıkla en geç iki hafta
içinde düşük eylemi kendi kendine başlar. Ancak günümüzde bu tanı konduğunda
beklemek yerine gerekli ön tetkikleri takiben tıbbi tahliye önerilir.
Bu
aşamada bir konudan daha bahsetmekte fayda vardır: Herhangi bir nedenle embriyo
ya da fetus öldüğünde anne adayının kanına geçen maddeler kan pıhtılaşma
mekanizmasını olumsuz yönde etkileyen maddelerdir. Bebek öldüğünde gebelik
haftası ne kadar ileriyse ve ölümün üzerinden geçen gün sayısı ne kadar fazlaysa
kan pıhtılaşmasının olumsuz yönde etkilenme riski o kadar fazladır. Bu
pıhtılaşma bozukluğu basit bir şekilde yanlızca pıhtılaşma zamanını hafifçe
etkileyen ve uzatan bir bozukluk olabileceği gibi, tüm pıhtılaşma faktörlerinin
kısa zamanda tükenmesiyle sonuçlanan ciddi bir durum olabilir. DIC (Disseminated
intravascular coagulopathy, yaygın damariçi pıhtılaşması) adı verilen bu durum
kanamaya bağlı ölüme bile neden olabileceğinden, bebeğin ölü olduğu
saptandığında gerekli ön tetkikler yapıldıktan sonra fazla beklenmeden gebeliğin
tahliye edilmesi tercih edilir. Halk arasında bu durum "ölü bebeğin anneyi
zehirlemesi" olarak bilinir.
DIC ihtimalini araştırmak için kan
pıhtılaşmasını değerlendiren testlerin fetusun ölü olduğu tüm durumlarda
yapılması gerekir. Özellikle yüksek riskli durumlarda (büyük gebelik, fetusun
uzun zamandan beri ölü olduğundan şüphelenilmesi) tahliye öncesi hastanın kan
grubuna uygun olarak taze kan hazır bulundurulması da önemlidir.
Spontan
(kendiliğinden) abortus
Bozulmuş gebelik veya anembriyonik gebelik
oluştuğunda, bebek öldüğünde yukarıda anlatıldığı gibi fizyolojik mekanizmalar
devreye girer ve uterusun içini boşaltarak gebelik öncesi duruma getirmeyi
amaçlar. Bu da kendini gebeliğin ilk 20 haftasında kanama, ağrı ve beraberinde
"parçalar" düşürme şeklinde gösterir. Gebelik haftası ilerledikçe kaybedilen kan
miktarı artar ve düşen "parçaların" hacmi de daha fazla olur. Muayenede serviks
(rahimağzı) açıktır ve dışarıya kan ve gebelik ürünlerinin çıktığı gözlenir.
Düşük eylemi vücudun kendisi tarafından başlatılmıştır.
Düşük eyleminin
kendi kendine başlayıp bitmesi durumunda komplet abortus (tamamlanmış düşük)
deyimi kullanılır. Özellikle ilk 6 haftasında veya 14 haftalıktan büyük olan
gebeliklerde oluşan düşüklerde sıklıkla komplet abortus oluşur. Muayenede
kanamanın az olduğu gözlenirse ve tercihan vajinal ultrasonografide uterusun
içinin tamamen boşaldığı gözlenirse ek müdahale gerekmez.
Bazı durumlarda
ise düşük eylemi başlar ancak uterusun içinin kendi kendine boşalması uzun sürer
ve bazen de tam boşalma hiç gerçekleşmez. Bu duruma da inkomplet abortus
(tamamlanmamış düşük) adı verilir. Özellikle 6 hafta ile 14 haftalık
gebeliklerin düşükle sonuçlandığı durumlarda zarlar ve yeni gelişmekte olan
plasenta uterusa sıkıca tutunmuş olduklarından uterus kasılmaları bu yapıları
yerinden söküp dışarı atmakta zorlanır. Düşük eylemi sürdükçe uterus tam
boşalamamış olduğundan kanama devam eder. Bu durumlarda hem kanamayı durdurmak,
hem de içeride kalan parçaların enfeksiyona yolaçmasını önlemek için kürtaj
yapılması gerekir. Kürtaj, gebelik haftasına göre değişmek üzere, 10. haftaya
kadar genellikle plastik boru şeklinde aletlerle uterus içinde kalan parçaların
temizlenmesi işlemine verilen isimdir. Plastik borular, arka kısımlarına takılan
vakumun emici etkisiyle ve yine uçlarının nispeten keskin olması nedeniyle
uterus duvarına yapışık halde bulunan "parçaları" uterus dışına çekerler. Bazı
durumlarda aynı işlem küret adı verilen metal aletler yardımıyla hafifçe
kazınarak yapılması gerekebilir.
Rest plasenta ("parça
kalması")
Düşük sonrası veya yasal tahliye sonrası uterus içinde plasenta
ve gebeliğe ait diğer bazı parçaların kalmasına verilen isimdir. Kanamayı
durdurmak ve enfeksiyonu önlemek için genellikle kürtaj uygulanması tercih
edilir.
Habituel abortus (tekrarlayan düşükler)
Bir kadının en az
iki kere (bazı ekollerde üç kere) düşük yapmasına verilen isimdir.